16. YILINDA KOMPLO VE ÖZGÜRLÜK YEMİNLERİ
14 Sibat 2015 Şemî
Bu anlam gücü şimdi bedenleşiyor, demokratik ulus perspektifi ile yapı haline dönüşüyor
Helin ÜMİT
Ey Türkiye, sana döneceğim ve sen beni dönüşerek göreceksin Önder APO Fiziki Ayrılıklar Da Zor! Bir gün gidiyorsun dedi. ne yapacaksın bundan sonra, nasıl yürüyeceksin. Kadın hep sizinle dedi. ayrılıklarda da sizinle yaşadıklarım ışık olacak, umut olacak tutunacağım, öğrendiklerimi büyüterek sizinle yaşayacağım. Sustu. Uzaklara baktı. Önder APO ama fiziki ayrılıklar da zor değil mi? diyerek sorusunda cevabını da gizleyerek sürdürdü diyalogunu. Kadın o an öfkelendi kendine. Ne diye haykırmadı ki ömrümü senin yanında geçirmek için nelerimi vermezdim ki diye. Daha ayrılığın ilk anında boynuna sarılıp bırakmak istemedi. Ama söz vermişti. Söz mücadele ve başarı üzerineydi. Bu konuda hiçbir adım atmadan ne diyebilirdi ki? Bu çocukça bir şey olurdu. Öyle düşünmüştü. Uluslararası komplonun tuzaklarını kurduğu o dönemde, içinden geçmesine rağmen 9 Ekim sabahı başkanım ben de geleyim diyemedi. Bilemedi. Şimdi dağ başlarında onun özlemini yaşarken tek avuntusu kırk yıllık özlemim dediği dağlarda olmak. Binlerce yoldaşı gibi fiziki ayrılığın yarattığı acıyı bal eylemeye, yani bir özgürlük duruşuna dönüştürmeye çalışırken yarasını kanatarak yaşıyor. Bu komployu unutmak kendine ihanet etmekle özdeş. Özlemle Büyümek.. Uluslararası komplonun gerçekleşmesinin üzerinden yıllar geçti. O zaman doğan çocuklar şimdi dağ yollarını tuttular Anneleri bile anlamadı Amed belediyesinin önünde diz çöktü anneler. Önder APO benim arkadaşlarım onlar dedi. Bu çocuklar 16 yıldır özleyerek büyüdüler. Her ayrılığa iyi geldiği söylenen zaman bu ayrılıkta beklenen sonuçları vermedi. Hani zaman yaraları sarar, unutturur derler ya bu sefer öyle olmadı. Demek ki bu işte bir farklılık var, özgünlüğü var, aykırılığı var oluşunda gizli. Her aşk gibi bu aşkta da yine bir belirsizlik, kendini tanımlama arayışı, anlam telaşı ile birlikte, bir tanımsızlık, cevabını hep aratan bir gizem, gizemin çekiciliği araya giren bu koca zamanla sadece büyüdü. Her şeyiyle bir maddi yığınlar dünyasına dönüşen bu yaşam alanında güzellikler, farklılıklar, umutlar bu özlemin kucağına sığındı. Yıllar geçti üzerinden. O zaman doğan çocuklar şimdi sokak başlarını tuttular. Özlem dolu, öfkeli ve iddialılar. Yaşam Ya Özgür Olacak Ya Olmayacak! Var oluşlarının mayasına karıldı bu büyük özlem. Özlemeyi ve hep onunla olma arzusunu yaşamlarının bir parçası haline getirdiler. Bunun için, yani Onun için zehir yudumlarken, zulmün tavan yaptığı, her türlü zorluğun her gün biraz daha cehennem azabına çevrildiği dünyada yaşamı zindan bilirken bile gülümsemeyi, mücadele ettikleri için mutlu olmayı en büyük erdem haline getirdiler. O zindandayken, sevgili zalimin elindeyken yaşamın özgürlüğü mümkün olabilir miydi ki? Yaşamayı bile kendilerine haram bildiler. Yaşam ya özgür olacak ya olmayacaktı. 15 Şubat komplosunun andının arkasında olan ve kimsenin, hiç bir şeyin hafifletemediği gerçeklik bu ayrılığa verilecek bir yanıt olacaktı. Bunun için yüzlercesi kendisini yaktı, binlercesi yakılan bu ateşin küllerinden doğdular. Ve zalim uyandı yatağından bir gece, tanrım dedi bu ne zor bilmece, öldükçe çoğalıyor adamlar ve ben tükenmekteyim öldürdükçe Anlamlı Yaşamın Gücü. Komplocu güçlerin masa başlarında yaptıkları soğuk ve kirli hesapların içinde yer almayan en önemli yön Önder APOnun Kürt halkının ve bunu da aşan bir gerçeklik olarak insanlık tarihi boyunca kendisini var eden özgürlük eğiliminin hem birikimi yani toplamı hem de onun yeni bir anlam gücü olmasında gizliydi. Dayatılan yokluğa, hiçliğe, baskı ve sömürüye, ezilmişliğe ve köleleşmeye karşı anlam. Kürt halkı Önder APO ile kavuştuğu anlam düzeyini asla terk edemezdi, etmeyecekti. Doğru, güzel, iyi yaşamın nasıl olacağına Onunla bir cevap bulunmuştu ve uğruna ölünecek bir yaşam tercihi kesinleşmişti. Komplocu güçler bu yaşamın gücü ve tutkusu karşısında kahrolmaktan kurtulamadılar. Bu anlam gücü şimdi bedenleşiyor, demokratik ulus perspektifi ile yapı haline dönüşüyor. Kürt halkı, kendisine modern sömürgecilik koşullarında yok oluşu, imhayı, kendinden vazgeçişi dayatan komplocu güçleri sadece mücadeleleriyle boşa çıkarmakla kalmıyorlar, sistemsel olarak kopuşu yaşıyorlar. Demokratik Komünal yaşamı inşa ediyorlar. Son Söz; Kalıcı Barış İçin Önder APOnun Özgürlüğü Kadın karşısında oturan Önderliğine bakıyor, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gecenin ilerleyen vakitlerinde Yunan istihbaratıyla görüşmüş olan Ayfer Kayaya kafasını ona çevirmeden sordu. güveniyor musun adamlarına?. güveniyorum başkanım dedi. Ayfer. Dedi ama dediğinin ne kadar ağırlığındaydı belli değildi. Önder APO göreceğiz bakalım diye cevapladı. Kadın, hiçbir şey yapamayacak olmanın çaresizliği ve Önder APOya duyduğu güven ile bakıyordu. Daha yakın zamanda Önder APOnun anlattığı rüya aklına geliyordu. Demişti ki beni iki duvarın arasına sıkıştırıyorlar, duvar üzerime geliyor ve eklemişti o güzel gülüşüyle ama ben içinden çıkıyorum diye. Ortadoğuda geçen fırtınalı yirmi yılı ve ortaya çıkardığı gelişmeleri özetledikten sonra ortaya çıkardığı yoldaşlığın yaşatacak ve ayakta tutacak güç olduğunu, yarattığı kadroya güvendiğini belirtecekti. Avrupaya yeni bir mevzi için daha çok da Kürt sorununun siyasal yollardan çözümü için çıktığını ekleyecek ama bir şey daha vurgulayacaktı. Bu iş Ankarada biter Şimdi Ankara yani devletin merkezi Önder APOnun merkezinde olduğu bir süreci yürüttüğünü söylüyor ve barış için silahlı mücadelenin son bulmasını istiyor. Bu kadar aldatmaca ve komplodan sonra Kürtlerin, özgürlük güçlerinin kendisine inandığını düşünmek istiyor, böyle bir düşe kendisini yatırıyor. Ama anlamıyor ya da anlamak istemiyor ki Kürtler, uluslararası komplonun acısını hazmetmemişlerdir. Bunun tek yolu Önder APOnun özgürlüğüdür. Aksi takdirde dün nasıl çok zorlu bir mücadele göze alınmışsa yarın da bunun yolu ve seçenekleri çoktur Kalıcı barışın gerçekçi tek yolu Önder APOnun özgürlüğüdür. Kürt halkı bu gerçekleşmeden asla durmayacaktır