DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK SORUNU YAŞAM DERYASINI ÖZGÜRLÜKLE TAÇLANDIRAN SİSTEM OLARAK DEMOKRASİ ? 2
02 Mijdar 2017 Pêncşem
Önderliğimiz ?anlamak uygulamaktır? diyerek özgürlüğü eyleme dökerek, görünür kıldı. Anlama erişmek, hakikate yakın olma...
Toplumsal özgürlüğün komünaliteye dayalı ilişkileri
Komünaliteye dayalı toplumsal yaşam ve ilişkileri binlerce yılın birikimi sonucu nitel bir aşamaya ulaşmıştır. Neolitik dönem bu birikimin sonucu oluşan en büyük insanlık devrimidir. Bu oluşumlara yol açanın, zihniyetteki gelişimler olduğu ifade edilmişti. Kendisi ve doğanın farkına vararak ortaya çıkan şey bilinç olmuştur. Bilinç ise özgürlüğe yol açmıştır. Tarihsel toplumun en büyük devrimlerini oluşturan neolitiğin köy, tarım ve dil devrimleri toplumun sahip olduğu kollektif aklın özgür gücüyle yaratılmıştır. Tarihe baktığımızda özgürlüğün, özgür ruhun olduğu yerde yaşam ileriye akmaktadır. İnsan toplumu tarihsel devrimlerle taçlanmıştır. Tarihin en barbar, katı köleci sitemlerini yıkan etnisite, kültürel, dinsel direnişlerin yapısındaki özgür ruh ve zihniyeti olması bu gerçeği doğrulamaktadır. Toplumun özgür ruhunu mayalayan şey ise komünal yaşamın eşit ve özgürlükçü karakteridir. Eşitliğin, katılımın, kendi varlığını özgürce ifade etme alanı olan komünalite, özgürlüğü yaratan bir alan olmaktadır. İnsanlaşma, hayvansal yaşamdan kopma, komünalliğin yarattığı gücün farkındalığına varma bilinciyle gelişmiştir. Bilince ulaşan insan özgür düşünme kabiliyetine de ulaşmıştır. Bilinç ve özgürlük arasında sıkı bir ilişki ortaya çıkmıştır. Bunu yaratan şey komünalitedir. Birbirine karşı sorumluluk bilincini yaratan ortak yaşamdır.
Klan toplumundan kabile, aşiret, dinsel olarak, modernitenin çılgınca saldırılarına karşı yaşam özünü koruyan günümüze kadar insanlığı var kılan, komünaliteye dayalı geliştirdiği kültürü olmuştur. Kültürü oluşturan şey ise ahlak ve politikadır. Her yönü ile birbirine eşit olan klan üyeleri, aşiret ve inşa edilen demokratik yapılarda bu eşitlik korunmaya çalışılmıştır. Birimiz hepimiz için hepimiz birimiz için anlayışı ortak yaşamın temelini oluşturmuştur. Toplumsal dayanışmada katılım güçlüdür. Buradaki eşitlik köylü sosyalizmi değildir. Herkesin kendi gücü oranında yaşama katılması, birbirini tamamlamasıdır. Tüm bunlar demokratik yapının karakterini ortaya çıkarmaktadır. Toplumsal doğa, özgürlükçü, eşitlikçi, adaletli yönüyle yaşamın rengini oluşturmuştur. Klanın yaşam ve ilişkilerine hâkim olan bu demokratik zihniyet günümüze kadar gelmiştir.
Tarih demokratik kültürlerin direniş tarihidir. Demokrasi için mücadele edilmiştir. Çünkü toplum kendi varlığını, eşitliğini, özgürlüğünü orada gördüğü için vazgeçmemiştir. Kimi dönemler özgürlük demokrasi ile özdeş kılınmıştır. Egemen, talancı ve soykırımcı güçlere, baskıcı rejimlere karşı direnişe geçen halkların, hareketlerin, mezheplerin, tarikatların taleplerine baktığımızda; toplumun ahlaki politik doğasına göre yaşama istemidir. Kendi içlerinde yürüttükleri demokratik özgürlükçü kültürü, onun sistemini yaşatma istemidir. Çünkü talan edenler, halkı fiziki kırımdan geçirmenin yanında bazen esir alarak fiziki, ruhsal, zihinsel köleliğe mahkûm etmektedir. O nedenle toplum sürekli dış saldırılara karşı kendini örgütlemiştir. Birlikten doğan kuvvetle dışa karşı manevi ve maddi olarak kendini güçlü tutmuştur. Bugün de toplum tarihsel geleneğini uygulayarak bireylerine ahlaki ve politik bilinci aşılayarak, kendi varlığını garantiye alır. Çünkü bilinç eylemin oluşumunu getirir. Sipinoza "anlam özgürlüktür" dedi. Önderliğimiz "anlamak uygulamaktır" diyerek özgürlüğü eyleme dökerek, görünür kıldı. Anlama erişmek, hakikate yakın olma, hakikatle bütünleşmenin gücünü enerjisini yakalayabilmektir. Doğal toplum insanı yaşamın, toplumsallığın, doğanın anlamına ulaştığı için, onunla gerçekleşebilir özgürlük ilişkisini yakalamıştır. Bunu komünaliteye dayalı yaşamın oluşturduğu ahlakla, politikayla yapmıştır.
Politika Topluma Özgürlük Sanatını Kazandırır
Toplumsal özgürlüğü gerçekleştiren diğer demokratik değer politikadır. Yaşama özgürlük gücünü veren önemli bir boyutta politikadır. Politik alan özgürlüğün pratikleşmesidir. Politika, toplumun kendi yaşamsal ihtiyaçlarını karşılamak için düşünsel anlamda tartışarak kararlaşmasıdır. Yaşamın en temel kuralları olan ahlakı yaşamsal kılan, eyleme geçiren politikadır. Politika toplumun kollektif aklının ürünü olarak gelişir. Bunu ortaya çıkaran en temel etmen komünaliteye dayalı demokratik toplum yapısıdır. Toplumsallığın özü olan komünalite - paylaşımcı yaşam, ortak aklı açığa çıkarmaktadır. Oluşan bilinçle ahlak ve politikada ifadeye kavuşmuşlardır. Toplumun politik olması aynı zamanda özgür olma gücüne ulaşmasını sağlamaktadır. Politika toplumun kendi varlık sorunu, güvenlik, beslenme vb. sorunlarını tartışma-karar alma gücüne ulaşmasıdır. Politika topluma özgürlük bilincini kazandıran alandır. Politik gücünü kaybeden toplumun sonu en kötüsünden yok olma sürecine girmesidir. Örneklendirecek olursak; toplumun doğanın getirdiği doğal afetler karşısında en sağlam yerlerde güvenliğini almasıdır. Kuraklık ve kıtlığa karşı yiyeceklerini depolamasıdır. Bunun için önceden tedbir alma konusunda toplum içerisinde bir konsensüse varılması ve pratik uygulanmasıyla varlığını tehlikeye atacak durumları aşmaya çalışmasıdır. Bugün devletin özellikle kapitalist modernitenin toplumun ahlaki ve politik gücünü sıfırlaması, toplumu köleleştirme, sömürmesi açısından gerekli görülmektedir. O nedenle toplumun bilincini sıfırlayarak, sürüleştirmekte, politikasız bırakmaktadır. Toplumun sorunlarını çözmediği gibi toplumunda çözüm gücü olmaması için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. Toplumu parçalama, özgürlüklerini gasp etme, yaşamı anlamsızlığa sürüklemesi, toplumunda buna gelmesi kaybettiği ahlaki ve politik güçten dolayıdır. Önder APO "yaşamın en temel kuralları ahlaktır ve bu kuralları bulan ve pratikleştiren politikadır" dedi. O nedenle toplum tarihinde binlerce yıl belki de milyonlarca yıl yaşanan demokratik komünal toplumu özgür yaşamın hakikati olarak tanımlayan Önder APO "Hakikat Aşktır Aşkta Özgür Yaşamdır" dedi.
Tarihin Özgürlük Yapıları Olarak Demokratik-Konfederal-Federal Sistemler
Çok geniş ve derin anlamları içinde barındıran özgürlüğün kendini var kıldığı sistem demokrasidir. Tarih bu konuda sayısız özgürlük- demokrasi duruşu, direnişi ile doludur. Merkezi hegemon güçlerin kâr- tekel, sermaye hırsları uğruna geliştirdikleri saldırılara karşı büyük bir mücadele içerisinde olmuşlardır. Özgürlüğü despotlara bırakmamışlardır. Aksine toplumsal doğalarını korumak için sürekli arayışlar geliştirmişlerdir. Özellikle köleci sistemlerin insanlığı bitiren işkence ve sömürüsüne karşı kabileler, aşiretler, etnisiteler zamanın ruhuna uygun olarak ahlaki politik yapılarını geliştirmişlerdir. Bu kimi zaman sonuna kadar öz savunma gücüyle yapılmış, kimi zaman da mezhep, felsefi düşüncelerle yaşam bulmuştur.
Asur despotlarına karşı direnişe geçen Hurri-Mittani Aryen aşiretleri kendi aralarında kurdukları demokratik konfederasyonlarla tarihin en büyük köleci imparatorlarını yenilgiye uğratarak özgür doğalarını korumaya çalışmışlardır. Çünkü özgür tercihleriyle gelişen gönüllü birlikteliğe dayalı gelişen konfederasyonların gücü karşısında dayanmak mümkün olmamıştır. Despotlara gücü yetmeyince de dağların derinliklerine çekilerek, ahlaki politik yapılarını koruyarak özgür yaşamış, kendi demokratik kültürel yapılarını sürdürmeye çalışmışlardır. Ortadoğu tarihinde yaşanan sayısız örneğin benzeri Avrupa?da gelişmiştir. Alman tarihinde politik yaşamın içinde sürekli olarak çıkıp kaybolan sayısız kent konfederasyonu, Alman tarihine damgasını vurmuştur. Hansa birliği, 400 yıl merkezileştirme baskı ve saldırılarına karşı direnmiştir. Alman toplumu bu direniş sayesinde aristokrasinin baskısını sınırlayarak kendi özgürlük alanını geliştirmiştir.
Bugün Federal sistemi demokratik kriterler ölçeğinde en iyi uygulayan tek ülke İsviçre ve kısmi düzeyde Belçika önemli derecede demokrasiyi uygulama alanlarını yaratmışlardır. Günümüzde dünya genelinde demokratik sistemlere göre kendini yapılandırma eğilimi güçlü gelişmektedir. AB taraflarınca oluşturulan federal sistem ile mevcut ulus-devlet federal sistemleri yapı olarak birçok farklılık taşımaktadır. AB bugünkü yapısıyla daha çok konfederal devletler sistemini andırmaktadır İsviçre, Belçika, Almanya vb. Birçok devlet yapısı federalizmdir. Federal, Federasyon denilen sistem AB nin geliştirmek istediği bir sistemdir. Bu anlamda Avrupa ülkelerin kendi içlerinde geliştirdikleri federal, kanton şeklindeki özerk yönetimler ve uluslararası düzeyde geliştirdikleri konfederal örgütlenme eğilimi güçlenerek pratik boyutta önemli gelişmeleri beraberinde getirmiştir. Burada uygulanan demokrasi devletin aşırı yetkilerini sınırlama, topluma daha fazla insiyatif kazandırma açısından önemli olmaktadır. Her ne kadar ulus devletin azami kâr hırsından dolayı gerçek özüne uygun demokrasi anlayışı tam oturtulmamış olsa da egemen sistemi zorlama ve toplumsal gücü açığa çıkarma açısından önemli olmaktadır